1 Ağustos 2012 Çarşamba

Bilmeden Yapılmış Bir Hareket

"Bugün Taksim'de saatin altında beni çok bekletti. Oysa gözetliyormuş beni. Dün okulu asmadım diye küsmüş. Gelmeyecekmiş. Bir ara dizimi büküp topuğumu ellemişim. O zaman bana koşmuş. Görüyor musun, insanların geleceği nasıl ufacık, bilmeden yapılmış bir hareketle değişiyor?"
Yusuf Atılgan / Aylak Adam



Bana; iyi ki o gece, ordaymışım ve o basamaklardan aşağı inmişim diye düşündürten paragraf.
Sizin de hayatınız bilmeden yaptığınız, ufacık bir hareketle değişti mi?

Beril Öke Güeln

Şehir, Onları Kendine Getirecekti!

"Hep tetikte olacaktı. Yasaktı dalgınlık. Daldı mı; büyük şehir, insanı; kornalar, çanlar, küfürler, gıcırtılar, çarpmalarla kendine getiriyordu. Güler'e baktı. Onlar da mı dalmıştılar. Yoksa bu şehir onları da mı kendine getirecekti?"
Yusuf Atılgan / Aylak Adam



Buraya, sevgili Barış Manço'nun "Domates, Biber, Patlıcan" parçası çok uymaz mıydı? 

"Oysa bütün cesaretimi toplayıp sana gelmiştim,
Senin için çarpan şu kalbi gör istemiştim,
Tam elini tutmak üzereyken aşkımı itiraf edecekken,
Sokaktan gelen o sesle yıkıldı dünyam:

Domates, Biber, Patlıcan.."

Bir de şehir, hele de İstanbul gibi artık nüfusunu taşıyamacak hale geldiyse; burada sessizliği, huzuru, romantizmi aramak ya da bulmak biraz imkansız değil midir?

Beril Öke Gülen

"Siz" Mi "Sen" Mi?

"-.... Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor. (Sustu. Bir sigara yaktı.) Bakın, şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz: Sigara içtiğimi. İşte bir başkası: Bütün bu "siz"ler, "iz"ler, "uz"lardan sıkılırım ben. Yapmacık, fazlalık gibi gelirler bana. İkinci konuşmamda "sen" diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşmam. "
Yusuf Atılgan / Aylak Adam



Ben ise; "siz"i öyle sık, öyle çeşitli sebeplerle kullanırım ki..
Benim "siz"lerimin hepsinin şartlara göre, kullanımı farklıdır ve bir şart varken; diğeri var olmaz.

"Siz"lerimi;

  • Klasik anlamda; yeni tanıştığım birine hitaben,
 (Yaşının benimkinden küçük ya da büyük olması hiç önemli değil.)
  • Bana "siz" demesi gerektiğini; "sen" diye hitap etme hakkını, "ben ona tanımadan önce" kullanmaya başlamış olan kişiye hatırlatmak için, ona hitap ederken,
  • Bir kişiyle arama mesafe koymak istediğim ya da haddini bildirmeye hazırlandığım zaman,
( "Sen" diye hitap ettiğim birine de, "siz" demeye başlamışsam; o kişi için tehlike çanları çalıyor demektir.) 
  • Bir kişiye, statüsü, başarıları, yeteneği sebebiyle saygı duyduğum zaman,
  • Hoşlandığım bir erkeğe ya da sevgilime, "sen" diye hitap ederken, arada" siz" diyorsam; flört amaçlı
kullanırım.

"İnsanların adları" konusuna gelince; bazı insanlara, adları hiç uymuyor gerçekten. Bir çocuğun nasıl biri olacağını bilmeden; ona ad koymak gerekliliği,  gerçekten de çok mantıksız değil mi? Tabii ki, çocuklara doğar doğmaz "ad" koyulmasaydı; çok büyük bir karşıklığa sebep olabilirdi bunu kabul etmek gerek. Yine de, bir insana, ona hiç uymayacak bir ad vermek, haksızlık değil mi?

Beril Öke Gülen

İstediği Saatte Uyanmak!

"Sabahları geç kalkmaya alışmış bir insan, bir gece yatarken, "Yarın erken kalkmam gerek" diye düşünüp ertesi sabah istediği vakitte uyanınca nasıl şaşarsa o da saatine bakınca öyle şaştı."
Yusuf Atılgan / Aylak Adam

Biyolojik saat*iniz, bazen size de ilginç oyunlar oynar mı? Mesela; ben, hiç alışık olmadığım kadar erken bir saatte uyanmam gereken sabahlar; alarm sesini duymadan önce, kendiliğinden uyanırım.

Beril Öke Gülen




*"Biyolojik saat: Belirli aralıklarla tekrarlanan davranış şekillerini ifade eder. Bu davranışlar, günlük, aylık, mevsimlik, yıllık olabilir. İnsanın fizyolojik etkinliklerinin çoğu ,günlük ritimler gösterir. Son araştırmalara göre bu özellik ,beyinde bulunan ve pineal bez denilen ışığa duyarlı bir yapı tarafından düzenlenmektedir.
Bu yapı, ışığın azalmasına bağlı olarak melatonin denen bir hormon salgılar. Melatonin seratonin hormonundan ışığın olmadığı durumlarda üretilir. Salgılanması karanlıkta artar, ışıkta durur. Bu yolla uyku ve uyanıklılık zamanı ayarlanır."

Konuşmazsan Bu Teklik Senin Olur!

"
-Nerede traş olursunuz beyim?

Tümü de bu dümeni kullanırdı. Hiçbiri ondan öncekini beğenmezdi. Bir kere salt konuşmaktan kurtulmak için İngilizce bir şeyler geveleyince, herif yarı Türkçe yarı el işareti acayip bir şaklabanlığa başlamış, sonunda fazladan iki buçuk lirasını almıştı. Pantolon cebinden bir lira çıkarıp masanın ucuna koydu.

-Traş bitinceye kadar konuşmazsan bu teklik de senin olur; konuşursan geri alırım.
"
Yusuf Atılgan / Aylak Adam

Yusuf Atılgan; bu cümlelerinde, hislerime nasıl da tercüman olmuş böyle.. Kuaföre gitmekten; sırf bazı kuaförler, yerli - yersiz; gerekli - gereksiz konuştukları ve isteseniz de susmadıkları için hiç hoşlanmam. Bu yüzden elimden geldiğince; kuaföre gitmemeye çalışırım çünkü onları susturmak mümkün değildir. Mutlaka; saçlarınızı kestirdiğiniz bir önceki kuaförü de kötülerler, bu neredeyse; adettendir.

Beril Öke Gülen

Bir Ressamın Kişiliği Paletinde Midir?

"Paletimi eline alıp, bir ressamın kişiliğinin en açık, paletinde belireceğini, bulduğumu, bulmak istediğim renkleri merak ettiğini, boza kaçar bu uçuk gök rengini sevdiğini, onda bir kapalı havanın geçici sıkıntısı olduğunu söyledi."
Yusuf Atılgan / Aylak Adam

Ressamların kişiliklerini; paletlerinde bulabilme düşüncesi; yazarların kişiliklerini de "kelime"lerinde bulabileceğimizi düşündürttü, bana. Sizce de öyle değil mi? Bu cümlelerde, Yusuf Atılgan'ın kişiliğini bulabilir miyiz acaba?

Beril Öke Gülen

Sarıyı Bir Köşeye İtivermiş!

"Bütün sergilerin ilk gününde görülebilecek kalabalığın uğultusu başımda, bir arkadaşın peyzajı önünde durmuş, sarıyı bir köşeye itiverdiği, böyle yerinde tedirgin, üzgün, ağlamaklı bırakıverdiği için o arkadaşa kızıyordum."

Yusuf Atılgan / Aylak Adam

Kim bilir kaç resim sergisine gitmişimdir ve kim bilir hangi renk için benzer bir şey düşünmüşümdür; bir rengin hüznü ve ressama duyulan tatlı kızgınlık ancak bu kadar güzel bir ifade edilebilirdi, bana kalırsa.

Beril Öke Gülen

Yoksa?

"Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?"

Yusuf Atılgan'ın "Aylak Adam" adlı kitabının beni vuran ilk cümlesi bu oldu.
Biliyorsunuz; blogumda okuduğum kitaplardan alıntılar ve onlar hakkında, ufak tefek yorumlar yapıyorum. Blogum için seçtiğim ikinci okuma kitabım; Aylak Adam.

Aylak Adam karakterini sevmekle, sevmemek arasında getirip götürüyor kitap sizi.
Bazen ona sonuna denk hak verirken; bazen acaba başka türlü davranamaz mıydı o durum karşısında, diye serzenişlerde bulunuyorsunuz.

Beril Öke Gülen